Osmanlı Devleti ‘nin iskân siyasetinin tarihçesi ( 1 )
- Bölüm : Anadolu ‘ daki uygulamalar
A) Sürgün yoluyla yapılanlar
SÜRGÜNDE MİYİM BABAM ? !!!
Osmanlı tarihinde nüfus sayımı diye bir şey son zamanlarda çıkmıştı . Osmanlı ‘ nın nüfusa verdiği önem aslında çok eskilere gider . Osmanlı , kültüründe Müslüman ve gayri Müslim yurttaşlara belirli ayrıcalıklar tanımış bir devletti . Müslümanlar , devlet işlerine alınan kimselerdi . Gayri Müslimlerin bu hakları yoktu . Müslümanlar gayri Müslimlerden daha az vergi öderlerdi . Gayri Müslimler kendi hukuklarını uygularlardı . Kendi eğitimlerini kendileri görürlerdi . Devletin eğitim birliği yoktu . Son zamanlarda Milli Eğitim Bakanlığı kurulmuşsa da sadece yeni açılan okullar için denetim yapılabiliyordu . 3 Mart 1924 ‘te Tevhid –i Tedrisat Kanunu çıkıncaya kadar Türk devletinde eğitim birliği olmadı . Türk devletinin tarihinde Osmanlı zamanında hukuk , dil ve eğitim birliği hiç olmadı . Osmanlı ‘nın dağınık ve düzensiz yapısı Tanzimat hareketiyle bile düzgün bir yapıya kavuşamadı .
Osmanlı , çok uluslu yapısına rağmen kendi kültürünü korumayı ve yaratmayı başaramamıştır . Halbuki Osmanlı , bu kültür mozaiğini bir senteze dönüştürebilirdi . Ortak bir kültür yaratılabilirdi . Gayri Müslimlerin kendi mahkemelerinde yargılanması mümkündü . Hukuk birliği Osmanlı ‘ da doğru düzgün bir şekilde 1876 Anayasası ile bile sağlanamamıştır .
Eğitimde bile bir birlik olamadı Osmanlı ‘ da . Medreselerden yetişenler ile aydın kuşak garip bir kültür ikiliği içerisinde bulunuyorlardı . 2. Mahmut bile yaptığı reformlar ile Osmanlı ‘ nın kültür ikiliğini gideremedi .
Fakat , devlet ; devlet adamı yetiştirmek üzere kurduğu Enderun ‘ da ancak denetimde bulunuyordu . 2. Mahmut ‘ tan sonra tıp ve askeri okullarda yenileşmeye gidilmişti . Bu bakımdan uzman kadro tıp veya askerlikle ilgiliydi .
Devlet , gerek askeri alanda gerekse eğitim alanında bazı düzeltimlere gitti . 2. Mahmut ve oğlu Abdülmecit ‘ ten sonra gözle görülür bir değişim başlayabilmişti devlette . Fakat değişim köklü bir yapıda olamadı .
Osmanlı ‘da nüfus sayımı ilk kez sadece erkekler için uygulandı ve bu uygulamanın sınırı sadece orduyu içeriyordu .
Osmanlı ‘da nüfus çoğalması konusunda belirgin bir hassasiyet bulunuyordu . Özellikle nüfusun az olduğu bölgelere doğru bir gidişin sağlanması devletin ana amaçları arasındaydı . Devlet , devletçi politikalarıyla bunu sağlayabilmenin yolunu elinde bulunduruyordu . Bu yollardan birisi devletin istediği ve gerekli gördüğü kişileri nüfusu az olan yerlere sürgün etmesi yani göndermesiydi. Bu yol asla bir kıyım mantığı ile çalışmıyordu . Yani insan katli ile ilgili bir yol değildi . Bu gün sözde Ermeni soykırımını savunanların dilinde işte bu sürgünler dolaşmaktadır . 1. Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu ‘ yu boşaltmak isteyen Enver Bey , oradaki Ermenileri Güneydoğu Anadolu ‘ ya yakın yerlere göndermek istedi . O günün kış koşullarında ve eşkıyaların etkisi altında doğal olarak Ermenilerin bir kısmı yaşamdan ayrılmak zorunda kaldı . Bu durum Osmanlı ‘nın soykırımı değil sadece o günün şartları altında gerçekleşen ve istenilmeyen bir sonuçtu .
Osmanlı , devlet denetimi altında istediği kişileri istediği yere sürme hakkına sahipti . Gerek Rodos ‘tan gerekse Kıbrıs gibi yerlerden Anadolu ‘ ya bir kısım halk sürgün edildi . Sürgün edilmenin anlamı burada işkence çekmeye göndermek değildir . Sadece nüfusu göçe zorlamaktır . Osmanlı bu sayede Anadolu nüfusunu canlı tutmayı ve işlek bir ticaret ve zanaat hayatının geçmesini hedeflemişti . Bu sebeple Anadolu ‘ya sürgün edilenler genelde tacir , zanaatkar gibi ticareti canlı tutabilecek kişilerdi .
Osmanlı , sürgün işlemini son zamanlarına kadar uyguladı .
Osmanlı , 17. yüzyıla doğru el sanatlarında ve ekonomide gerilemeye başlamıştı . Anadolu ‘ya bir kısım halkın sürgün edilmesinin nedenlerinden biri de budur .
Türk tarihinin her döneminde yanlış uygulamalar olabilmiştir . Fakat bu durum Türklerin yaşamını küçültemez . Her ulus , Atatürk ulusçuluğuna göre eşittir ve aynı insani haklara sahiptir . Bu bakımdan ulusçuluğun anlamını etnik ayrımcılık olarak değerlendirmek yanlış bir tutum olacaktır .
22/10/08
E –postam : dussunce@yahoo.com
Yazan : Tarık Tümlü adlı bir sevdalı .