Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

inkılaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
inkılaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İnkılapların Aydınlanma Çağı içerisindeki görünümü

Ana konu : İnkılapların Aydınlanma Çağı içerisindeki görünümü

İçerikte hangi konular var ? :  İnkılapların oluşum mantığı , devletlerin yaşam süreçleri , ihtilal ve inkılap kavramlarının ilişkisi , Türk devriminin siyasi oluşum şekli , Avrupa ‘ nın Aydınlanma Çağı ‘ na girişi

İNKILAP TARİHİNE BİR ADIM

Evet , yeni bir konuyla daha karşınızdayım …

Devrimin varlığını kavramak için sosyal olaylara bakmamız gerekebilir … Ama sosyal yaşamın anlamını açıklamak bu iş için bir adım olacaktır .
Sosyal yaşam , insanoğlunun varlığını sürdürmesi için bir gereksinimdir . İnsanın sosyal bir canlı olması onun konuşabilmesi ve düşünebilmesi yönleriyle diğer canlılardan ayrılması sayesinde olur .

Konuşmak , düşündüğünü ve hissettiğini ifade edebilmektir . Hiçbir canlıya nasip olmayan bu özellik , insanın simge yapma ve kullanma becerisinden kaynaklanır . Diğer canlılar tıslayarak , havlayarak , görüntüsünü değiştirerek veya benzeri şekillerde iletişim kurarlar . Ancak simge yapma sadece insanda olan bir özelliktir . Arap alfabesi , Çin alfabesi , logaritma dili ( mesela log 10 = 1 diyebilmek gibi ) gibi bütün diller işte bu söz konusu olan simgesel beceriyi göstermektedir . Mesela sin 30 = ½  , cos 30 = √ 3 / 2 , Arap alfabesindeki “ “ ( lamelif ) simgesi gibi simgesel durumlar hep bahsedilen konuyu pekiştirmektedir .
Canlılar içerisinde yalnızca insanlar konuşurlar . Belki bazen el kol hareketleriyle olur bu … Ama hep olan bir şeydir . Düşünme ise birazcık farklı bir durumdur . Bu da insana has bir özelliktir . “ sin 30 = ½  “denklemini bulan insan zihni ve düşüncesidir . Bir maymuna belki insana has bazı yetenekler kazandırabilirsiniz ama mesela bir maymun , Leonardo da Vinci hakkında onun resimlerinin güzel olup olmadığını söyleyebilir mi ? Bunu bir makaleyle ya da bir panel düzenleyerek açıklayabilir mi ? Buna bakarak denilebilir ki insan zihnini yüceltmek  elbette bir gereksinimdir .
İnsan ne zaman ortaya çıktı ? Şimdi bunu irdeleyelim .
İnsan , kökeni aydınlatılamamış bir canlıdır . Bir dinazorun tarihini arkeologların çalışmaları sayesinde öğrenebiliyoruz  ama maalesef insanın kökenini ne arkeologlar , ne etnologlar ne de antropologlar kesin olarak ortaya koyabilmişlerdir . Birtakım bulgular olmakla birlikte bu konu kesinliğe ulaşamamıştır . Belki şöyle denilebilir ; milyonlarca yıl önce insanın ataları belirdi . Bu , evrimci görüşe göre insansı maymunlar idi . Bir ailenin , arkasından kabile ve devletin oluştuğu görüşü ise tamamen bir varsayımdır . Ailede baba ve anne belirdi . Baba , ev ihtiyaçları ve savunma ile ilgileniyor ; anne ise eve ve çocuklara bakıyordu . Aileden önce her şey kolektif idi . Aslında bu söylenenler bir uyumlu sosyal yapı için geçerli olabilir . Ancak insanın bu yolla yaşamını sürdürmesi pek mümkün değildir . Çünkü insan , birey olma düşüncesini taşımadan bir mesleği icra edemez . İnsanlar eğer ki kolektif yaşadılarsa iş bölümü nasıl sağlanabildi ? Birey olma düşüncesi doğmadıysa insanın ,  bitkilerin tozlaşmayla üremesi gibi bir durumda olması söz konusu olmaz mı ? Ayrıca hukuk , basit ve kolektif yaşayan bir topluma nasıl egemen olabilir ? Devlet , belli bir kültür düzeyine gelmiş toplumların eriştiği bir aşamadır . Ancak düşünen bir varlığın , bu günkü düzeye göre ilkel fakat maymunlara göre modern bir yaşam sürmesi söz konusu değil midir ?  Aileler , daha sonra kabilelere dönüştüler . Kendi gücünü kabul ettiren kişi o zaman için şef sayılıyordu . Ve daha ileriki bir aşamaya gelindiğinde devlet ortaya çıktı . Burada itiraz ettiğim nokta açıktır : İnsan , evrensel haklara sahip olabilmek ve hakkını koruyabilmek için hukuka , bir sistemli yaşayışa muhtaçtır . Kolektif yaşayan bir toplumda bunlardan bahsedemezsiniz . Bu ise insani değerlere uygun düşmez . Devlette şefler kendi kurallarını koyarlardı . Yani seçilme olayı ortada yoktu . Yunanlıların site devletlerinde – polislerde -  demokrasiyi basit tarzda yaşayanların olduğu kabul ediliyor . Fakat egemenliği dine dayandırma olgusunu da açımlamak gereklidir . Evet , belki % 90 din kuralları vardı . Romalılarda , Yunanlılarda , Mısırlılarda bu , vardı . Ama hepsini aynı kefeye koymanın doğru olmadığını söyleyebilirim . İçerisinde demokrasiyi savunanlar yok muydu ? Belki basit bir şekildeydi ama mesela Hz. Peygamber , kurduğu din devletinde hiçbir görüşünü tek başına belirlemiyordu . Bir olayda daima yakınlarına ve arkadaşlarına danışarak hareket ediyordu . Bu , Kur ‘ an ‘ da da yazan bir olgudur . Bir din devletinde danışma ve iş birliği anlayışının olması bu günkü demokrasinin basit de olsa bir örneği değil midir ? Burada şunu eklemek isterim ; dogmatik kalıplar içerisinde devlet yönetilemez . Kemal Atatürk ‘ ün dediği şey çok açıktır : “ Hayatta en gerçek yol gösterici şey bilimdir . “ İnsan , tartışmalı ; fikir düzeyini yükseltmelidir . Devlet , ancak akıl ve bilimle yönetilmelidir . Din bilginleri sınıfının yönettiği bir anlayış laiklikle uyuşamaz . Benim söylemek istediğim şey açıkça şudur : Tarihte demokrasi örnekleri görülmemiş değildir . En ulvi anlayışlarda bile kısmen de olsa demokrasiye inanmış kimseler bulunabilir ve bunun olması çok normal sayılmalıdır . Yoksa bu günkü yapımızın bozulması anlamında bir söz söylemiş değilim ve bu söz konusu bile olamaz .
Mısırlılar , dini anlayışların egemen olduğu bir yaşam tarzını tarihte elbette sürmüştür . Hatta firavunların kendilerini tanrı sayması bile söz konusu olmuştu . Halkın onayını almadan bir yönetim şeklini benimsemiş nice milletler vardır . Yunanlılar , yöneticilerinin tanrıya danışmasını benimsemişlerdi . Mısırlılarda kral aynı zamanda rahipti . Demek ki dini kaynaklı yönetim çoğunluğun yönetim tarzıdır . Dinin egemen olmaması , seçimle iş başına yöneticilerin getirilmesi Fransız ve Amerikan devrimlerinin bir sonucudur . Amerikan devrimi önce olmuştur ancak Fransız devrimi , çok daha geniş bir alanda etkili olmuştur . Tarihte ilk devrim Amerikan devrimidir . Halkın yöneticileri seçmesi düşüncesi Aydınlanma Çağı ‘ nın 18. yy. ın sonlarına doğru oluşturduğu bir olgudur . Avrupa , para ekonomisine geçtikten sonra bu uyanış somut olarak ortaya çıkmaya başlamıştı .
Halkı iyi yönetemeyenler seçimle iş başından uzaklaştırılabilir . Bu , modern düşüncenin bir ürünüdür . Bir hükümet darbesinde ise durum şöyledir ; ancak eski düzenin başına yeni yöneticiler zorla gelir ve ufak değişiklikler olur . Yani sistem aynen devam eder . İnkılap ya da devrim ise bütün toplumsal kurumlarda külli bir değişimi anlatır . Reform ya da ıslahatlar ancak var olan durumu düzeltmeye çalışabilir . Devrimde kurumlar zorla değiştirilir . Bir ihtilal olmadan devrim olamaz . İhtilal , var olan durumunu düzeltemeyen bir devlette bir düşünsel alt yapıdan sonra gerçekleşir ve kurumlar zorla değiştirilerek devrim yapılmış olur . Türk devrimi , zaten var olan eskimiş kurumlarını atamadığı için kanlı olmayan bir girişimle yani devletin kurulmasıyla işe başladı . Fransız devrimine bakarsanız orada kanlı bir ihtilali bulursunuz .
Fransız devriminde becerikli olmayan kralların etkisiyle ve düşünsel bir alt yapıdan sonra kanlı bir ihtilal oldu . Sonunda Aydınlanma Çağı fikirleri bütün Avrupa
’ yı ve ardından diğer devletleri – Osmanlı Devleti , Rus Çarlığı gibi – etkiledi .
Peki devlete dönelim diyorum . Bir devlet olmadan kültür gelişemez . Çünkü devlet , kültürün olmasını sağlayan ve buna güvence veren asgari bir şarttır . Kültür ise şöyle tanımlanabilir : “ İnsanların yarattığı ekonomik , bilimsel , dini , spor , eğlence , giyim – kuşam ,..vb. alanlarda yarattığı değerlerin hepsine birden kültür denilir . “ Bu bakımdan kültürsüz toplum olamaz .
Devrimle ilgili söyleyeceklerime devam ediyorum . Devrim , bazen bazı alanlardaki değişimleri yansıtmak için kullanılabilir . “ Kültür devrimi , iletişim devrimi , eğitim devrimi ,..vb. “ deyimler kullanılabilir . Ama teknik anlamda devrim bu anlamda kastedilen şey değildir . Teknik anlamda devrim , külli bir değişimdir .
Evrim ( evolution ) nedir peki ? Bir toplum , kendiliğinden zorlama olmadan değişirse buna evrim denilir . Bu , devrimden sonra da olabilir , devrim ( revolution ) olmadan da olabilir . Yani evrimleşme için devrim şartı yoktur . İskandinav ülkeleri bunu açıkça göstermektedir .
Türk devrimi , evrimleşen fakat sonradan durağanlaşmış bir toplum için yapıldı . Bu bakımdan evrimleşme Türk toplumu ve Türk devrimi için geçerli değildir . Türk toplumu ancak Türk devrimi yapıldıktan sonra evrimleşme aşamasına tekrar gelebilmiştir .
Devletin olmadığı ilkel yaşayış bu gün dahi görülebilmektedir . Devlet kuramayan toplumların tutsak yaşamaları çok olağan sayılmalıdır . Bu bakımdan Türk devrimi , Türk milletinin özgür yaşamasının kalıcılığını sağlamıştır .
İnsanın sosyal yaşamı , bir gereksinimdir dedim yazımın başında . Sosyal yaşayan arı , böcek , horoz , aslan gibi canlı türleri doğada elbette vardır . Fakat insan , özellikle aklı ve konuşması ile eşref – i mahlukat olarak anılmış bir canlıdır demek yanlış olmayacaktır sanırım .
22.01.2009 23:49:05

E – postam : dussunce@yahoo.com

Yazan : Tarık Tümlü adlı bir babayiğit .