İKTİDAR partisinin temel
kavramlarından biri ‘Yeni Türkiye’dir. Ben olaya siyasi değil sosyolojik gözle bakıyorum. Eğitim düzeyimizin yükselmesi nasıl bir toplum ortaya çıkaracak?
YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç’ın açıklamasında okudum; Türkiye’de üniversitede okuyan öğrencilerin yüzde 73’ünün anne ve babası üniversite öğretimi görmemiş, lise ve daha alt düzey eğitimli aileler.
Üniversite öğrencilerinin yüzde 34’ü de “maddi durumu müsait olmayan” ailelerin çocukları...
Sayın Saraç “önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de ebeveynlerinden farklı, yeni bir nesil yetişecek” diyor.
Evet, anne ve babaların Türkiye’sinden farklı bir Türkiye geliyor.
‘BİLGİ’DEN DE ÖNEMLİ
Türkiye’de üniversite öğrencilerinin sayısı 7 milyonu geçti. Her üniversitenin kalitesi farklıdır, diplomalı işsizlik sorunu vardır...
Ama eğitim toplumları değiştiriyor.
Akademik eğitimde verilen “bilgiler”den daha önemlisi, bu bilgiler vasıtasıyla zihnimizde öğrenme, mukayese, muhakeme, analiz ve çıkarsama melekelerinin gelişmesidir.
Böylece ezberci, itaatkâr ve bağımlı düşünmenin yerine yavaş yavaş sorgulayıcı, yenilikçi, bağımsız düşünme yeteneği gelişiyor. “Büyüklerimiz bilir”düşüncesinden “ben de bilebilirim”düşüncesine doğru değişiyoruz.
HUKUKUN ÖNEMİ
KONDA’nın 2016’daki “Adalet ve Hukuk Algısı” araştırmasında ilginç bulgular var. “Suç işlemedikçe kanunlar ve mahkemeler beni korur” güvenini hissedenlerin oranı üniversite mezunlarında yüzde 22 iken, lise altı okul mezunlarında bu güven yüzde 41’e çıkıyor.
Güvensizlik belirtenlerin oranı ise üniversite mezunlarında yüzde 52, lise altı okul mezunlarında yüzde 36’dır.
Kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesini doğru bulanların oranı üniversite mezunlarında yüzde 93 iken, lise altı okul mezunlarında yüzde 81’dir.
İlk defa oy kullanan seçmenlerin daha eğitimli olduğunu düşünebiliriz, bunlar referandumda yüzde 62 oranında “hayır”dediler. Bu bulgular sorgulayıcı düşüncenin gelişimiyle ilgilidir.
Yeni insanlarımız daha eğitimliler, baba mesleğinden ziyade daha çok modern iş ve daha çok hukuk, daha gelişmiş demokrasi istiyorlar.
MEDENİYETİN İKİ ESASI
Bütün geleneksel toplumlarda “sürüden ayrılma” korkusu vardır. Modern toplumda ise hayatın her alanında “girişimcilik” bir erdemdir.
Üniversiteler girişim ruhunu geliştirmek için AB’nin Erasmus programı ile “uluslararası öğrenci değişimi” yapıyorlar.
YÖK Başkanı Prof. Saraç “2018-2022 Uluslararasılaşma Stratejisi”ni açıklamıştı. 2014 yılında Türkiye üniversitelerinde 50 bin yabancı öğrenci vardı; 2022’de bu sayı 200 bine çıkacak.
Türk öğrenciler de yabancı üniversitelere gönderiliyor.
Yeni Türkiye’nin gençleri dünyayı sadece kitap ve internetten izlemiyorlar, dünyadan arkadaşlar ediniyorlar.
Prof. Saraç haklı olarak Türk üniversitelerindeki toplumsal hareketliliği“merkezi sınav” sisteminin sağladığını vurguluyor. Bu sayede alt gelir ve eğitim gruplarındaki ailelerin çocukları da üniversiteye gidiyor.
Keşke TEOG da kalkmasaydı diyorum.
Merhum hocam Prof. Mümtaz Turhan “modern medeniyetin esas unsurlarının bilim ve onun uygulaması olan teknoloji ile insan haklarını teminat altına alan hukuk olduğunu” yazmıştı.
Yeni nesillerin Türkiyesi bilimi de hukuku da bizlerden çok daha fazla talep edecektir; elbette talep etmeliler
kavramlarından biri ‘Yeni Türkiye’dir. Ben olaya siyasi değil sosyolojik gözle bakıyorum. Eğitim düzeyimizin yükselmesi nasıl bir toplum ortaya çıkaracak?
YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç’ın açıklamasında okudum; Türkiye’de üniversitede okuyan öğrencilerin yüzde 73’ünün anne ve babası üniversite öğretimi görmemiş, lise ve daha alt düzey eğitimli aileler.
Üniversite öğrencilerinin yüzde 34’ü de “maddi durumu müsait olmayan” ailelerin çocukları...
Sayın Saraç “önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de ebeveynlerinden farklı, yeni bir nesil yetişecek” diyor.
Evet, anne ve babaların Türkiye’sinden farklı bir Türkiye geliyor.
‘BİLGİ’DEN DE ÖNEMLİ
Türkiye’de üniversite öğrencilerinin sayısı 7 milyonu geçti. Her üniversitenin kalitesi farklıdır, diplomalı işsizlik sorunu vardır...
Ama eğitim toplumları değiştiriyor.
Akademik eğitimde verilen “bilgiler”den daha önemlisi, bu bilgiler vasıtasıyla zihnimizde öğrenme, mukayese, muhakeme, analiz ve çıkarsama melekelerinin gelişmesidir.
Böylece ezberci, itaatkâr ve bağımlı düşünmenin yerine yavaş yavaş sorgulayıcı, yenilikçi, bağımsız düşünme yeteneği gelişiyor. “Büyüklerimiz bilir”düşüncesinden “ben de bilebilirim”düşüncesine doğru değişiyoruz.
HUKUKUN ÖNEMİ
KONDA’nın 2016’daki “Adalet ve Hukuk Algısı” araştırmasında ilginç bulgular var. “Suç işlemedikçe kanunlar ve mahkemeler beni korur” güvenini hissedenlerin oranı üniversite mezunlarında yüzde 22 iken, lise altı okul mezunlarında bu güven yüzde 41’e çıkıyor.
Güvensizlik belirtenlerin oranı ise üniversite mezunlarında yüzde 52, lise altı okul mezunlarında yüzde 36’dır.
Kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesini doğru bulanların oranı üniversite mezunlarında yüzde 93 iken, lise altı okul mezunlarında yüzde 81’dir.
İlk defa oy kullanan seçmenlerin daha eğitimli olduğunu düşünebiliriz, bunlar referandumda yüzde 62 oranında “hayır”dediler. Bu bulgular sorgulayıcı düşüncenin gelişimiyle ilgilidir.
Yeni insanlarımız daha eğitimliler, baba mesleğinden ziyade daha çok modern iş ve daha çok hukuk, daha gelişmiş demokrasi istiyorlar.
MEDENİYETİN İKİ ESASI
Bütün geleneksel toplumlarda “sürüden ayrılma” korkusu vardır. Modern toplumda ise hayatın her alanında “girişimcilik” bir erdemdir.
Üniversiteler girişim ruhunu geliştirmek için AB’nin Erasmus programı ile “uluslararası öğrenci değişimi” yapıyorlar.
YÖK Başkanı Prof. Saraç “2018-2022 Uluslararasılaşma Stratejisi”ni açıklamıştı. 2014 yılında Türkiye üniversitelerinde 50 bin yabancı öğrenci vardı; 2022’de bu sayı 200 bine çıkacak.
Türk öğrenciler de yabancı üniversitelere gönderiliyor.
Yeni Türkiye’nin gençleri dünyayı sadece kitap ve internetten izlemiyorlar, dünyadan arkadaşlar ediniyorlar.
Prof. Saraç haklı olarak Türk üniversitelerindeki toplumsal hareketliliği“merkezi sınav” sisteminin sağladığını vurguluyor. Bu sayede alt gelir ve eğitim gruplarındaki ailelerin çocukları da üniversiteye gidiyor.
Keşke TEOG da kalkmasaydı diyorum.
Merhum hocam Prof. Mümtaz Turhan “modern medeniyetin esas unsurlarının bilim ve onun uygulaması olan teknoloji ile insan haklarını teminat altına alan hukuk olduğunu” yazmıştı.
Yeni nesillerin Türkiyesi bilimi de hukuku da bizlerden çok daha fazla talep edecektir; elbette talep etmeliler