DOĞAL AFETLER
Oluşumları tabiat olaylarına dayanan afetlerdir. Ancak bu tür afetlerin bazısında insan etkisi bulunabilmektedir. Hatta olayın meydana gelmesinde tetik rolü oynayan etken insan olabilmektedir. Ancak olayı hazırlayan faktörler ve olayın hazırlanışı, oradaki doğal özelliklere dayanır.
DEPREMLER
Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayı.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir
DEPREM TÜRLERİ
Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır
DEPREMLERİN ÖLÇÜMÜ
Sismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür.
DEPREMLERİN BOYUTLARI VE OLUŞUM SIKLIĞI
Dünyanın pek çok bölgesinde her gün küçük depremler olmaktadır, hatta ABD'deki Alaska ve California'da, Endonezya'da veya Japonya'da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:
- Her yıl 3,7 veya daha büyük bir deprem
- Her 10 yılda bir 4,7 veya daha büyük bir deprem
- Her yüz yılda bir 5,6 veya daha büyük bir deprem
Dünyadaki depremlerin %90'ı ve büyük depremlerin ise yaklaşık %80'i Pasifik Bölgesi'nde meydana gelmektedir.
DEPREMİN ETKİLERİ
- Camlar kırılabilir
- Binalar çökebilir
- Yangınlar çıkabilir
- Tsunamiler görülebilir
- Heyelanlar görülebilir
- Salgın hastalıklar görülebilir
- Temel gıda maddelerinin ve temel ihtiyaçların temininde zorluklar yaşanabilir Ruhsal ve psikojik zarar görebilir
SEL
Sel, bir bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan; ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Bir akarsu veya deniz, göl gibi büyük su kitleleri kimi zaman fazlasıyla suyla yüklenir, bunun sonucunda taşarak yatağından çıkar ve "sel" adı verilen bir doğal felakete sebebiyet verir.
SEL´İN SEBEPLERİ
İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri yaşamak için hep nehir kıyılarını ve deniz kenarlarını tercih etmiştirler, çünkü suya yakın olmak demek aynı zamanda kolay ulaşım, daha yumuşak bir iklim ve daha verimli topraklar demekti. Zaten eğer insanlar taşabilecek bu sulara yakın olmasalardı sel bir afet olarak sayılmayacaktı.
HEYELAN
Heyelan ya da Toprak kayması, zemini kaya veya yapay dolgu malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketidir.
Heyelan aynı zamanda toprak kaymasıdır. Toprağın yer değiştirmesinden oluşur. Toprak altı fidelerinin topraktan çıkması, aynı zamanda toprağın aşağıya doğru inerek sürtünme kuvveti oluşturmasına heyelan denir.
KURAKLIK
Bir bölgede nem miktarındaki geçici dengesizliğin o bölgedeki su kıtlığı ile ilişkisi olarak kabaca tanımladığımız kuraklık doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir. Kuraktan nemli iklim tiplerine kadar her yerde görülebilir. Bununla beraber kurak iklimler nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı kuraklığa karşı daha hassas konumdadırlar. Ekstrem olaylar içinde kuraklık genellikle yavaş gelişir, sıklıkla uzun bir süreklilik gösterir ve atmosferik tehlikeler içinde tahmini en az olanı olması ile birlikte etkileri çok geniştir.
Kuraklık yalnızca fiziksel bir olay veya bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Onun, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde çeşitli etkileri vardır.
Uzun süreli kuru hava nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemlerin ortaya çıkar
KURAKLIK TİPLERİ
Ø Meteorolojik kuraklık
Ø Tarımsal kuraklık
Ø Hidrolojik kuraklık
KURAKLIĞIN ETKİLERİ
1.Ekonomik etkileri
Ø Üründe kayıp
Ø Süt ve çiftlik hayvanları kaybı
Ø Kereste üretiminde kayıplar
Ø Ulusal büyümede kayıp, ekonomik gelişmede gecikme
Ø Yiyecek üretiminde düşüş-Yiyecek stoklarının azalması
Ø Çiftçi gelirlerinde kayıplar
Ø Eğlence iş alanlarında kayıplar
Ø Tarımsal üretimin direk bağlı olduğu endüstrilerde kayıplar
Ø Üretimdeki düşüşe bağlı işsizlik
Ø Hükümetlerin vergi gelirinde kayıplar
2.Çevre etkileri
Ø Topraktaki su ve rüzgâr erozyonu
Ø Bitki alanlarına zarar
Ø Suyun kalitesine zarar
Ø Hayvan kalitesine etki
Ø Hayvan doğal yaşamlarına etki
3.Sosyal etkileri
Ø Yiyecek kıtlığı
Ø Yoksullukta artış
Ø Göç
Ø Sosyal huzursuzluk
Ø Kırsal alanlardaki yaşam seviyesinde düşüş
ORMAN YANGINI
Ormanda bulunan ot, ibre, yaprak, kütük gibi yanıcı maddelerin tutuşarak ormandaki yaşam birliği içindeki canlı-cansız tüm varlıkları yok eden, serbestçe yayılma ve büyüme eğilimi gösteren yangınlara orman yangını denir.
Orman yangınının oluşabilmesinin üç şartı (Yangın üçgeni)
1-Yanıcı madde(yeterli miktarda varsa)
2-Oksijen(% 15’ten fazla olması gerekir)
3-Tutuşma sıcaklığı(260–400 C derece)
Rüzgâr; havanın yatay hareketidir. Rüzgâr hızı km/saat olarak ifade edilir. Rüzgârlar geldiği yöne göre isimlendirilir. Rüzgârın şiddeti ve yönü orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarında çok önemlidir. Rüzgârlar,
• Yanıcı maddelerin kurumasını hızlandırır.
• Oksijeni arttırır.
• Alevleri yanıcı maddelere doğru eğer.
• Yangının yayılma ve ilerleme yönüne etki eder.
• Yanan parçaları taşır, kıvılcım atmayı sağlayarak yangının büyümesine etki eder
Orman yangınlarının çıkış nedenleri
Ülkemizde ve buna paralel olarak Karabük’te çıkan orman yangınları irdelendiğinde, yangınların % 99 unun insanların sebep olduğu faktörlerden çıktığı anlaşılmaktadır.
Bunlar;
1-İhmal ve dikkatsizlik (piknik ateşi, çoban ateşi, avcı ateşi, anız yakma, iyice söndürülmeden atılan sigaralar, enerji nakil hatları vb.)
2-Kasıt (tarla açmak, sabotaj, terör vb.)
3-Kaza
İnsan unsurlu olmayan yangın nedeni ise bir doğa olayı olan yıldırımdır.
Çok sıcak ve kurak iklimlerde cam kırıklarının da mercek görevi görerek yangınlara sebebiyet verdiği kayıtlara geçmiştir.
TSUNAMİ
Tsunami okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, volkan patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder.
Tsunami ilk oluştuğunda tek bir dalgadır ancak kısa bir süre içerisinde üç ya da beş dalgaya dönüşerek çevreye yayılmaya başlar. Bu dalgaların birincisi ve sonuncusu çok zayıftır ancak diğer dalgalar etkilerini kıyılarda şiddetli biçimde hissettirebilecek bir enerjiyle ilerlerler. Bu nedenle depremlerden kısa bir süre sonra kıyılarda görülen yavaş ama anormal su düzeyi değişimi ilk dalganın geldiğini gösterir. Bu değişim, arkadan gelecek olan çok kuvvetli dalgaların ilk habercisi de olabilir.
HORTUM
Hortum, kümülüs bulutları ile bağlantılı olarak silindir şeklinde dönerek gezen bir rüzgâr türüdür. Bu "hortum" bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felaketidir. Hortumlar hakkında bir bilimsel teori ilk olarak 1917 yılında Alfred Wegener tarafından üretilmiştir ve bu teori günümüzde de doğru olarak kabul edilmektedir.
Bir denizin ya da gölün üzerinde meydana gelen bir hortum, yerden emdiği sular ile bir "Su hortumu" oluşturur.
BİR HORTUMUN OLUŞMASI
Bir hortumun meydana gelmesi çok karmaşıktır ve hala tatmin edici bir bilimsel açıklama ortaya sürülememiştir. Ayrıntılara yönelik soruların hepsi cevaplandırılamamış olmasına rağmen, bir hortum'un mekanik özellikleri iyi tanınmaktadır. Belli koşullar altında dünyanın her yerinde ve her zaman hortumlar oluşabilir. Atmosferin bir hortum üretmesinde, ne belli bir zaman ne de belli bir coğrafya sınırı bulunur. Ama bir hortum oluşma olasılığı az veya çok olan bölgeler ve zamanlar kabaca şekilde belirlenebilir.
ÇIĞ
Çığ, farklı nedenlerden dağdan aşağıya kayan büyük bir kar miktarıdır. Bol kar yağışı olduğunda, taze kar tabakasının alttaki eski tabakayla iyi kaynaşmaması sonucu, Rüzgârın kaldırdığı büyük bir kar kitlesinin aşağı inerek alttaki kar tabakası üzerinde kayması sonucu Ve bir hayvan veya kayakçının oynak kar tabakasını çiğneyerek harekete geçirmesi sonucu çığ oluşabilir.
ÇIĞIN OLUŞUMUNDA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
- . Arazi: Eğim ne kadar fazlaysa, tehlike o kadar büyüktür. Yüzde 30'luk bir eğim çığ oluşumu için yeterlidir. Gölgede kalan sırtlarda çığ tehlikesi, güneş gören yerlere göre daha fazladır.
- Taze kar: Taze kar tabakası ne kadar kalınsa, çığ tehlikesi o kadar büyüktür. Kötü hava şartlarından sonra güneşin açtığı ilk gün çok risklidir.
- Fırtına: Kar fırtınası olduğunda, kar tanecikleri dönerek uçuşur ve rüzgârsız sırtlarda birikir. Tepe üstlerinde dalga şeklinde birikmiş kar, alttaki sırtta çığ tehlikesini gösterir.
- Kar tabakası: Karın tabaka halinde kaydığı yerlerden uzak durmak gerekir. Dipten gelen boğuk sesler de tehlike işaretidir.
Isı: Kar yağışından sonra ısı birden düşerse, yeni kar tabakası alttakine iyi işleyemez. Hava ısındığında da kar gevşer ve tehlike artar. Bu nedenle baharda daha çok çığ olur
ÇIĞ TİPLERİ
Kopma şeklini esas alan bir kıstasa göre Gevşek Kar Çığı ve Kar Dilimi Çığı olmak üzere iki türe ayrılır. Her birinin karışımı kuru veya ıslak kar ve su içerebilir. Her iki türde de kopma, genellikle kar örtüsünün üste yakın tabakalarında gerçekleştiği için yüzey çığları içinde sınıflandırılırlar.
1.Gevşek Kar Çığı
Kar örtüsü içindeki zayıf tabaka yüzeyde veya yüzeye yakın bir yerde oluştuğunda gevşek kar çığı meydana gelir. Kar örtüsü tek bir noktadan kopar, ufak kar döküntüleri saçarak yuvarlanmaya başlar. Yuvarlandıkça daha fazla kar toplar ve bir üçgene benzer biçimde aşağı doğru genişler. Gevşek kar çığlarına doğada çok sık rastlanır. Genellikle çok fazla kar içermezler. Büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olacak kadar tehdit oluşturmazlar.
2.Kar Dilimi Çığı
Zayıf kar tabakası, güçlü bir tabakanın hemen altında oluştuğunda kar dilimi çığları meydana gelir. Kar örtüsü bir çizgi boyunca tek birim halinde kopar. Kütle halindeki kar, kütüphane rafında duran kitapların aniden yere boşalması gibi dökülür, çatlayarak kırılır ve kar dilimleri şeklinde yamaçtan aşağı kayar.
YANARDAĞ
Bir yanardağ (ya da volkan), magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir
YANARDAĞ TÜRLERİ
Yanardağların sınıflandırılması, yanardağın şeklini etkileyen püskürtünün türüne göre yapılabilir. Eğer püsküren magma yüksek oranda (%65'ten fazla) silika içeriyorsa, lava "felsik" denir. Bu durumda lav çok ağdalıdır ve nispeten hızlı bir şekilde katılaşan bir kabarcık halinde yukarıya doğru itilir. Kaliforniya'daki Lassen Peak ve Martinik'teki Mount Pelée buna örnektir. Bu tür yanardağlar, kolayca tıkandıkları için patlama eğilimi gösterirler.
YANARDAĞIN ETKİNLİKLERİ
Yanardağların püskürmeleri ve volkanik etkinlikler farklılık gösterir
· Freatik (buhar) püskürmeleri
· Yüksek silika içerikli lavın patlamalı püskürmeleri (ör. Riyolit)
· Düşük silika içerikli lavın dökülmeli püskürmeleri (ör. Bazalt)
· Piroklastik akıntılar
· Laharlar (döküntü akıntıları)
· Karbondioksit çıkışı
Tüm bu yanardağ etkinlikleri insanlara zarar verebilir.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.
YILDIRIM
Havanın iyi bir iletken olmaması bünyesinde elektrik yükleri bulunduran bulutları oluşturur. Fiziksel nedenlerden ötürü, bulutun yüklenmesi sırasında yere yakın olan kısmında %70-%90 olasılıkla negatif elektrik yükleri yer alır. Bu durumda yer de bulutun negatif yüklerine bakan bölümünde pozitif yükler toplanır. Bazı koşullarda bunun tersi yüklenme de olabilmektedir (%10-%30 olasılıkla). Fırtınanın, hava akımlarının artmasıyla buluttaki negatif yük oranı ve buna bağlı olarak da yerdeki pozitif yük toplanması hızlanarak devam eder
Bulutla yer arasındaki potansiyel farkı arttıkça aradaki havanın da delinmesi kolaylaşır ve belli bir değerden sonra havanın delinmesiyle oluşan iletken kanal boyunca buluttan toprağa veya topraktan buluta elektriksel boşalma başlar. Bulutla bulut arasında olan elektriksel boşalmaya şimşek ve bulut – toprak boşalmasına ise yıldırım denir.
DOLU
Dolu,çapları 5-50mm. Bazı durumlarda çok daha büyük küresel veya düzensiz buz parçacıklarının yağışıdır. Dolu, içerisinde çok güçlü dikey alçaltıcı ve yükselici hava hareketlerinin olduğu Cumulonimbus bulutundan düşer, kısa sürede sağanak şeklinde yağar ve fazla su bırakır. Soğuk hava kütlesinin, sıcak havanın yerini almaya çalıştığı anda, genellikle sağanak hattı boyunca meydana gelir Atmosferin sıcaklığı ve Cumulonimbus bulutunun gelişmesine bağlı olarak bazı bölgelerde oldukça etkilidir. Dolunun yeryüzünde görüldüğü yerlerle Cumulonimbus bulutunun dağılışı arasında yakın ilgi vardır. Kutuplar soğuk olduğundan Cumulonimbus bulutu ve dolu oluşmaz. Fazla sıcak ve soğuk bölgelerde dolu yağmaz. Orta enlemlerin kış mevsiminde de durum böyledir. Havanın ılık olduğu bahar ve yaz aylarında doluya sıkça rastlanır. Ayrıca serin tropikal bölgelerde de dolu görülür. Bilhassa ilkbahar ve yazın ilk aylarında meydana gelen şiddetli oraj ve fırtınalarla beraber dolu görülür. Dolayısıyla hava sıcaklığının, çok düşük olduğu durumlarda dolu, çok az veya zayıf olarak meydana gelir. Ülkemizde havanın nemli ve alttan sıcak üstten serin olduğu bahar ve yaz mevsimlerinde dolu sıkça yağar.
SİS
Sis yeryüzündeki yatay dönüş mesafesini 1km’nin altına düşüren meteolojik bir olaydır. Sis, bir alçak seviye bulutu olan stratus bulutunun yerde veya yere yakın seviyede oluşması olarak ta bilinir. Sis, su buharının donarak kristalleşmesi sonucu oluşan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelmiştir.
Sis çeşitleri
Ø Radyasyon sisi
Ø Adveksiyon (Yatay hava hareketi) Sisi
Ø Oroğrafik (Yer şekili) Sis
Ø Cephe sisleri
KASIRGA
Büyük çaplı ve çok şiddetli Beufort ölçeğine göre saatte 75 milden fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr. Doğu Pasifik ve Güney Atlantik hariç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sık sık meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antillerde görülür. Batı Pasifik Okyanusu’nda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karaiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Pasifik Okyanusunda ve Meksika Körfezinde de sık sık rastlanır
Kasırgalar, mahallî fırtınalar kadar şiddetli sayılmazlar. Orta kuşakta meydana gelen ekstratropik siklonlar kadar da geniş çaplı değildirler. Fakat bunlar nisbeten geniş çapta ve kesafette olursa, bütün fırtınaların en tehlikelisi ve tahrip edicisi hâlini alırlar. Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga vuku bulduğundan doğu Pasifikte de yaklaşık aynı sayıda kasırga vuku bulur. 1890–1910 arası çok, 1910–1930 arası az, 1930–1950 arası çok sık kasırga vuku bulmuştur. Kasırgaların ekseni kuzeybatı istikametinde eser.
BORA
Ansızın ortaya çıkan, çoğunlukla ardından yağmur getiren geçici ve sert rüzgâr.
TAYFUN
Büyük okyanus’un batısında ve Çin denizi’nde görülen şiddetli kasırga, tropikal siklon.
TORNADO
Tornadolar, ortaya çıktıkları enlemler bakımından bazı ortak noktalara bağlıdır(hava kararsızlığı, harekete geçirici bir etmenin varlığı).Sağanak hatlarına bağlı olan Afrika tornadoları, muson havası içinde meydana gelir ve sağanaklarla birlikte görülür. Bununla birlikte, olayı en belirgin biçimde açıklayan tornadolar ABD’de ortaya çıkmıştır. Amerikan tornadosu, yere kadar inebilen bulutların şiddetli bir dönme hareketiyle birlikte görülen çok küçük yarıçaplı (100m düzeyinde)bir burgaç hareketidir; dalların kopması, ağaçların sökülmesi ve evlerin yıkılması sonucu oluşan kulakları sağır edici bir gürültüye yol açar.
Çok büyük zararlara yol açan tornadolar, tam geçiş yerlerinde gerçek bir yıkıma neden olabilirler(birkaç yüz metre genişliğinde ve onlarca kilometre uzunluğunda).
Tornadolar, Mississippi ovalarını kırıp geçirir; buralarda bazen bir günde 1000’den fazla can kaybının olduğu görülmüştür.
KÜRESEL ISINMA
200 MİLYON İNSAN EVSİZ KALACAK
Küresel ısınma engellenmezse, kıyı kentleri haritadan silinecek. Toplu göçler başlayacak. Ormanlık alanlar çölleşecek.
Dünyanın ortalama ısısı geçtiğimiz 100 yıl içinde 0.6derece arttı. Birleşmiş Milletler´e göre
Mucizevî bir şekilde, insanoğlu bugün atmosferi kirletmeyi durdursa bile ortalama ısı önümüzdeki 100 yılda da 1,2 derece artacak. BM uzmanları kritik eşiğin ise 2 derece olduğunu ifade ediyor. Bir başka değişle dünya önümüzdeki yıllarda, 2 dereceden daha fazla ısınırsa, artık küresel ısınmayı önleme şansı kalmayacak. Peki, küresel ısınma durdurulamazsa ne mi olacak? Dünyanın en saygın 3 kurumunun hazırladığı raporlar, bu durumda insanoğlunun karşılaşacağı korkunç felaketleri gözler önüne serdi:
ORTADOĞU’DA SU İÇİN SAVAŞLAR ÇIKACAK
Ø Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un raporuna göre,2020yılından itibaren dünyada su ve enerji kıtlığı baş gösterecek.
Ø Avrupa’daki Venedik gibi kıyı kentleri su altında kalacak. Su ve enerji kaynaklarını korumak için Japonya, Almanya, Kuzey Kore, Güney Kore, İran ve Mısır nükleer silah geliştirecek.
NOT: Dünyada deniz seviyesinin 1metre altında 100 milyon insan yaşıyor
Ø Tarım alanlarının ve su havzalarının korunması ve ele geçirilmesi nedeniyle çıkacak çatışmalar, terör örgütleri kanalıyla bölgesel savaşlara dönüşecek
İSTANBUL KIYILARI SULAR ALTINDA KALACAK
Ø 15 yıl içinde küresel ısınma nedeniyle sıcaklığı ortalama 2 derece artması dünya ekonomisinde 7 trilyon dolar zarara yol açacak.
Ø 200 milyon kişi evsiz kalacak, Sahra Çölü Afrika’yı kaplayacak.
NOT:100 yılda 10bin kuş türünden 1’nin nesli tükeniyordu. Bu oran 100 kat arttı
Ø Deniz seviyesi 1metre yükselecek. Kıribati, Tuvalı gibi ülkeler haritadan silinecek İstanbul, Los Angeles ve Venedik sular altında kalacak.
BİR MİLYON CANLI TÜRÜ YERYÜZÜNDEN YOK OLACAK
Ø Birleşmiş Milletler’in Küresel Isınma Raporuna göre 65 milyon yıl önce yok olan dinozorlardan sonra ilk kez hayvan ve bitki türleri bu kadar hızlı siliniyor.100 yıl içinde yeryüzündeki tüm canlı türlerinin yarısı yok olacak.
Ø Küresel ısınma bu hızla devam ederse 2050 yılına kadar yeryüzündeki bitki türlerinin yüzde 37’si,yani 1 milyon hayvan ve bitki türü ortadan kalkacak.
NOT: Munich RE’ ye göre, küresel ısınmanın yıllık maliyeti 150 milyar dolar.
Ø Okyanus suları ısınacak. Bu da aşırı nemli iklimlere, kasırgalara neden olup kıyı bölgelerinde yaşayanları tehdit edecek.
DÜNYADA NELER OLUYOR
Ø Atmosfere yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınıyor ve bu miktar giderek artıyor.
Ø Ortalama bir Amerikalı yılda 6 ton, bir İngiliz 3 ton, bir Çinli 0,7 ton, bir Hintli 0.25 ton karbondioksit üretiyor.
Ø Türkiye atmosfere yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakacak, dünyayı en çok kirleten ülkeler sırasında 20. 2010’da bu rakam 400 milyon tona ulaşacak.
Ø Avustralya kıyılarındaki 134 bin nüfuslu Mikronezya adasında deniz her yıl 2.1cm yükseldi. Deniz seviyesi 30cm olan ülke 15 yıl sonra batacak.
Ø 20 yıl sonra önlem alınmazsa Afrika’da 400milyon insan kuraklık nedeniyle açlıkla karşı karşıya kalacak.
ATMOSFER KARBONA BOĞULDU
Sanayi Devrimi’nin başladığı 1780’lerde atmosferdeki karbondioksit oranı yüzde 0.02’ydi.Günümüzde bu oran 0.04’e yükseldi. Gelecek yüzyılda bu oran yüzde 0.08’lere varacak.
EN BÜYÜK SUÇ ENERJİDE
Küresel ısınmanın baş nedeni olan sera gazları üretiminde birincilik elbette enerji santrallerinin elinde. Başta karbon olmak üzere atmosfere yayılan sera gazlarının yüzde 21,3’lük bölümünden elektrik elde etmek için kömür, petrol gibi fosil yakıtlarının kullanıldığı enerji santralleri sorumlu. Ev içi tüketimin için de ise ısınma, ışıklandırma ve yiyecek içecek tüketimi bulunuyor.
BİZİM YAPMAMIZ GEREKENLER
EVİNİZDEKİ AMPULLER ÇEVRE DOSTU OLSUN
Ampullerinizi değiştirin. Enerji dostu yeni nesil ampuller, standartlardan %66 daha az enerji harcıyor. Geleneksel ampullerinizden sadece 3’ünü,yeni çevre dostu ampullerle değiştirdiğinizde, hem yılda 135 kilo karbon gazının atmosfere salınmasını önlemiş hem de tasarruf yapmış oluruz
CİPLER BİNEK OTODAN 2 KAT DAHA ZARARLI
Ortalama bir cip, şehir içinde 10kilometre 3kg karbon gazını atmosfere salıyor.94 model bir Ford Escort için bu oran 1.8kg yani ortalama bir arazi aracı, binek otomobilden %47 daha fazla karbon üretiyor. Ayrıca inik lastikler otomobilin yılda 115kg karbonu atmosfere yayması anlamına geliyor
ELEKTRONİK CİHAZLARI STAND BY’DA BIRAKMAYIN
Fiyatları düştüğü için satışları da artan düz ekran televizyonlar, normal televizyonların 3 katı elektrik harcıyor. Ayrıca evde ortalama 8 saat stand up moduna bırakılan TV, DVD player, müzik seti gibi elektronik cihazlar, yılda 450 kilo karbon gazının atmosfere yayılmasını anlamına geliyor.
UÇAKLA GİTMEK YERİNE DEMİRYOLUNU TERCİH EDİN
Ortalama 3 saatlik bir uçuşta Boeing 747 tipi bir yolcu uçağı 2 bin ton karbon gazını atmosfere yayıyor. Bu nedenle seyahatlerinizde mümkün olduğu kadar treni tercih edin. Alışverişe giderken de, yanınızda bez alışveriş torbası götürün. Böylece atık madde oranını azaltmış olursunuz.