Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Tarihi Olaylar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarihi Olaylar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Avustralya Aborjinleri - Avustralyanın Yerli Halkı Kimdir? Neler Yaşadılar?


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Avustralya Aborjinleri - Avustralyanın Yerli Halkı Kimdir? Neler Yaşadılar?
Avustralya Aborjinleri - Avustralyanın Yerli Halkı Kimdir? Neler Yaşadılar?
Avustralya Aborjinleri -
 Avustralyanın Yerli Halkı Kimdir?
 Neler Yaşadılar?

Avustralya'nın yerli halkı olan Aborjinler hakkında merak edilen bilgiler. Aborjinler kimdir? neler yaşadılar ne gibi sıkıntılarla uğraştılar? gibi soruların cevapları bu yazımızda

Avustralya Aborjinleri

 “Avustralya’da birbiri ardına gelen hükûmetlerin, derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz” (Avusturalya Başbakanı Kavin Rud)

            Avusturalya kıtasının yerli halkına Avusturalya Aborjinleri denir. Aborjinlerin, Güneydoğu Asya’dan bu kıtaya gelmiş göçebe kabileler olduğu bilinmektedir. Kendilerine ait bir yazılı dili olmayan aborjinler, söyledikleri şarkılar sayesinde kendilerine ait bir kültür aktarımı yapmışlardır. Mızrak, kano ve bumerang ile avlanan aborjinler, meyve ve sebze toplayıcılığı yapmışlardır. 


Aborjinler Kimlerdir?

Aborjin ismi, Latincedeki “ab” ve “origine” sözcüklerinden türemiştir. İngilizcedeki from, Türkçedeki –den, -dan’ı karşılamakla birlikte kökenli, kökene ait demektir. Genel anlamda aborjinler, Avusturalya ve Tasmanya çevresindeki bölgelerde yaşayan yerli halkı karşılamaktadır.

Avusturalya ve çevresinde birçok aborjin kabilesi bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

New Sout Wales ve Viktorya’da Koori
Queensland’da Murri
Güney Avusturalya’dan Noongar
Merkezi Batı Avusturalya’da Yamati
Güneybatı Avusturalya’da Nunga
Kuzey Avusturalya’da Anangu (Aborjin kabilelerinin en büyüğüdür.)
Orta Kuzey bilgede Yapa
Doğu Arnhem bölgesinde Yolngu
Tazmanya’da Palawah

İngilizlerin Bölgeye Gelişi ve Aborjin Soykırımı

İngilizler Avusturalya kıtasına ilk kez, Kaptan James Cook önderliğinde girmiştir. 1788 itibariyle Sidney’de sömürgeciliğe başlayan İngilizler, bölgeye yeni ve faklı hastalıkları götürmüşlerdir. Bu dönemde birçok aborjin, kızamık, suçiçeği ve grip gibi hastalıklar yüzünden yaşamlarını yitirmiştir.


İngilizlerin Bölgeye Gelişi

İngilizler bölgeye girdiklerinde aborjinlerin kendilerine has kültür ve inanışı olduğunu görmezden geldikleri gibi bu kültürlerin aborjinlerin hayatı için önemini bile idrak edememişlerdir. Aborjin için doğup büyüdükleri toprakların bir kutsaliyeti vardır. Bu topraklardan zorla göç ettirilen bu yerli halk, gittikleri yerlerde tutunamamıştır. 1788’den 1900’lü yıllara gelindiğinde hastalık vb. durumlar yüzünden aborjin nüfusunun %90’ı hayatını kaybetmiştir. 1803-1807 yılları arasında Tasmanya Soykırımı yapılmış ve burada yaşayan aborjinler bölgeden silinmiştir.

Aborjinlere Ait Sayısal Veriler

İngiltere 18. Yüzyılda Avusturalya kıtasını sömürge haline getirmeden evvel, Aborjinlerin sayısının 300 bini aşkın olduğu bilinmekle birlikte, bu sayının bölgeye İngilizlerin gelişiyle birlikte azaldığı da bilinmektedir. Söz konusu tarihte bölgeye yerleşen İngilizler, gerek topraklardan sürme yoluyla, gerekse öldürme yoluyla aborjinlerin sayısını azaltmıştır. 20. Yüzyılda İngiltere bölgeden çekilmiştir. 1960’lı yıllarda aborjinlerin toprak sahibi olma hakları resmileşmiş ve Avusturalya’daki aborjin sayısı yükselmiştir. Günümüzde Avusturalya kıtasında 250 binden fazla aborjin yaşamaktadır. En çok aborjinin yaşadığı bölge ise, Yeni Güney Galler (New South Wales)’tir.

Aborjin Kültür-Sanatı ve İnanışı


Geniş bir kıtaya yayılan aborjinlerin kabileler şeklinde farklı bölgelerde yaşadıklarını ifade etmiştik. Aynı şekilde yaşadıkları bölge farklılığından dolayı aborjinlerde kabileler arası kültür farklılıkları da vardır. Bu kabilelilerin kendilerine has farklı kültürü, inancı ve dilleri vardır. Farklılıkların yanında kabileler arası benzerliklerin de bulunduğunu söyleyebiliriz. Örneğin aborjinler, toprağa karşı müthiş bir hürmet duyarlar ve düş zamanı inancı olarak bilinen şifai ve kültürel bir adetleri vardır. Ayrıca maneviyata çok önem vermekle birlikte gördükleri rüyalar üzerinden de gelecekle ilgili öngörülerde bulunmaktadırlar.

Aborjinelerin hangi dine inandıkları konusunda ise, 1996’da yapılan nüfus sayımı verileri bize yol göstermektedir. Bu sayımda nüfusun % 72’si Hristiyan dinini işaretlemiştir. Son zamanlarda ise, İslamiyet’in aborjinler arasında yayıldığı bilinmektedir.

Aborjinler’in, dinsel törenlerinde söyledikleri şiir ve şarkılar yine aborjin müziğine katkıda bulunmuştur. Aborjin müzik aletleri ise, didgerido adını verdikleri uzun bir kaval ve iki çubuktur. Bu çubuklar birbirlerine vurulduklarında farklı ritimler oluşturmaktadır.

      Abojinler’in, dinî inançları gereği boyadıkları ağaç kabukları ve mağara duvarları aborjin sanatının örneklerini oluşturmuştur. Kıyafet, çok fazla kullanılan bir nesne olmamıştır aborjinlerde. Zaten vücutlarının yarısı boyalıdır. Kıyafetleri genelde kanguru derisinden yapılan süsler ve kemerlerdir.

Aborjinlerin Varlığı Resmen Tanındı


1999 yılına kadar İngilizlerin Avusturalya kıtasına aborjinlerden daha önce yerleştiği kabul ediliyordu fakat 1999’daki kanun değişikliği ile bu durumun tam tersi olduğu kabul edilmiştir.


Günümüzde Avusturalya’nın en büyük yerli kuruluşu ATSIC, aborjin haklarını korumaya ve gündeme getirmeye çalışmaktadır. Bu kuruluş, hükümetin daha önceki yıllarda aborjinlere uygulanan soykırım için özür dilenmesini talep etmiştir. Fakat bu talep her defasında reddedilmiştir. Ta ki Avusturalya başbakanı Kevi Rud’a kadar… Kavin Rud, aborjinlerden özür dilenmesi hakkında hazırlanan önergeyi meclise arz edip burada bu önergeyi okumuş ve aynı mecliste aborjinlerden resmen özür dilenmiştir.

Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, Avustralya, Aborjinler, Yerli Halklar, Kim Kimdir?

Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümleri


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümleri
Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümleri
Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümleri

Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümlerini sizler için kısa ve bir iki cümle ile açıklamaya çalıştık tabi bunlar göstermelik nedenler perde arkasında ne var bizler bilmiyoruz.

Aselsan Mühendislerinin Şüphe Dolu Ölümleri

TSK’nın ABD ve İsrail’e bağımlılığını azaltacak elektronik sistemler üzerine çalışmalar yapan Aselsan mühendisleri, tarihi çalışmalarını tamamlamak üzereydiler ve aniden ölüm ve intihar haberleri ile gündeme geldiler.

HÜSEYİN BAŞBİLEN

Milli tank projesinde yer alan ve asıl alanı kripto uzmanlığı olan Aselsan mühendisi Hüseyin Başbilen (31) Milli tank projesi hakkında hazırladığı çalışmaları askeri uzmanlara sunacakken 7 Ağustos 2006 tarihinde aracında ölü bulundu. İşin ilginç kısmı ise Hüseyin Başbilen’in çantasında taşıdığı tank projesi ortada yoktu!



HALİM ÜNSEM ÜNAL

29 yaşındaki elektrik mühendisi Halim Ünsem Ünal, 16 Ocak 2007 tarihinde aracının içinde babasının tabancasıyla kafasından vurulmuş bir şekilde bulundu.



EVRİM YANÇEKEN

2 yıldır Aselsan da elektrik mühendisi olarak görev yapan Evrim Yançeken (26), Ankara Batıkent’te anne ve babasıyla yaşadığı evinin balkonundan atlayarak intihar etti ve arkasında bir de not bıraktı “Artık dayanamıyorum. Psikolojim çok bozuldu. Yüksek lisans tezimle ilgili büyük sıkıntılar yaşıyorum. İntiharımdan kimse sorumlu değil. Ailemin üzülmesini istemiyorum.”



BURHANEDDİN VOLKAN

Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'nde okuyan Burhaneddin Volkan 2005 yılında üniversiteyi bitirdiği gibi Aselsan'da işe başladı. İki yıl boyunca Komuta Kontrol ve Haberleşme Yazılım Mühendisliği'nin Uçak Komuta Kontrol Merkezi bölümünde çalıştı. Burhaneddin Volkan, sekiz mühendis arasında en başarılı ikinci isimdi. Üç arkadaşının intihar ettiği dönemde hastalanan ve ağır psikolojik sorunlar yaşayarak ailesinin yanına dönen Volkan, sniperler tarafından öldürüleceğini belirtiyordu. Volkan görev yaptığı Bando Okullar Komutanlığı'nda 7 Ekim 2007'de nöbetçi subay odasında silahla intihar etti.



HAKAN ÖKSÜZ

15 yıllık Aselsan mühendisi olan ve kariyeri boyunca çok kritik projelerde görev yapan 42 yaşındaki Hakan Öksüz, 25 Ocak 2013’te Ankara'da geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybetti.

Fakat bu hikayenin öncesi de var. 2006 yılında Ankara Keçiören'de bir marketten alışveriş yaptıktan sonra önü, kimliği belirsiz kişiler tarafından kesilen Öksüz, zorla bir araca bindirildi. Banka kartları gasp edilerek zorla şifresi alındı. Kimliği belirsiz kişiler, aynı gün Öksüz'ün bütün hesabını kartından nakit para çekerek boşalttı. Boğazı kesilen Öksüz, bir köprü altına atıldı. Sabah saatlerinde temizlik görevlilerinin fark ettiği Öksüz, hastaneye kaldırıldı ve uzun süre tedavi gördü. İyileştikten sonra Öksüz’e daha alt projelerde görev verildi fakat Öksüz yine de kendini güvende hissetmiyordu. İddialara göre ölümünden 1 yıl önce ailesine tehdit altında olduğunu söylemişti ve 25 Ocak 2013’te bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.



ERDEM UĞUR

28 yaşındaki Erdem Uğur Aselsan’da ölçüm ve kalibrasyon mühendisi olarak çalışmaktaydı. Erdem Uğur iki gün işe gelmeyince arkadaşları Çankaya’daki evine geldi fakat kapı açılmıyordu. Bunun üzerine arkadaşları polise haber verdi. Polis ekipleri çilingir yardımıyla girdiği evde Uğur’un cesedi ile karşılaştılar. Erdem Uğur yatağında ölü yatıyordu, üzerinde battaniye örtülüydü, ve ağzına dayanmış büyük tüp hortumu vardı.



Aselsan mühendislerinin sır ölümleri birer tesadüf müdür, yoksa birer suikast midir? Açılan soruşturmalara neden sürekli takipsizlik kararı veriliyor? Bu soruların cevabı uzun bir süre daha sır olarak kalacak gibi görünüyor.

Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, Aselsan Mühendisleri, Aselsan Mühendislerinin Ölümleri, Aselsan

Amerikalı Muhabir Helen Thomas Kimdir? Neden ve Nasıl Ünlü Oldu?


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Amerikalı Muhabir Helen Thomas Kimdir? Neden ve Nasıl Ünlü Oldu?
Amerikalı Muhabir Helen Thomas Kimdir? Neden ve Nasıl Ünlü Oldu?
Amerikalı Muhabir Helen Thomas Kimdir?
Neden ve Nasıl Ünlü Oldu?

Amerikalı Muhabir Helen Thomas Kimdir? Neden ve Nasıl Ünlü Oldu? ile ilgili tüm merak edilen soruları bizler bu yazımızda kaleme aldık.

Amerikalı Muhabir Helen Thomas

Amerikalı Helen Thomas, modern Amerikan gazeteciliği tarihinde Beyaz Saray’ın gelmiş geçmiş en önemli muhabirleri arasında gösterilir.

Tarihi muhabir Helen Thomas;

Helen Thomas, sadece yaptığı haberler ve oturduğu ön sıradan sorduğu zor sorular nedeniyle değil, aynı zamanda bir tür erkekler kulübü olan Beyaz Saray gazetecileri arasında 57 yıl çalışmış bir kadın hakları savunucusu olduğundan da çok önemli bir muhabirdir.

1962’de ilk kez onun sayesinde kadınlar, Beyaz Saray Muhabirleri yemeği’ne katılmaya başladılar. Kadınlar, Ulusal Basın Kulübü’ne de Thomas’dan sonra üye kabul edilmeye başlandılar.

11 ABD Başkanı gören Thomas’ın basın tarihine geçmesine neden olan asıl özelliği ise basın toplantıları sırasında sorduğu zor sorulardır. Örneğin Irak Savaşı sonrası oğul Bush’a sorduğu soru: “Irak'ı işgal için söylediğiniz gerekçelerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Söyler misiniz aslında Irak'ı neden işgal ettiniz? Petrol için değil, dediniz. Neden?”

Bush’un verdiği cevap: “Terörle savaş!”

Bush’un sözcüsü Dana Perino ile yaşadığı tartışma ise yine Beyaz Saray’daki unutulmaz basın toplantısı anlarından biri oldu.

Thomas; ABD’nin Irak’ta asker konuşlandırma politikasına ilişkin bir soru sorunca Perino cevap vermeye çalışırken, Thomas “Ne kadar daha Iraklı öldürdüğümüzü mü kast ediyorsun?” diye araya girdi. Bunun üzerine Perino, “Helen, ön sırayı bu tür sorular sormak için kullanıyor olmanı çok talihsiz buluyorum” deyip ağır bir şekilde saldırdı. Fakat Thomas geri adım atmadı, Irak’ta ölen masumlarla ilgili istatistikleri verdi. Ve Perino, ölen masum Iraklılar için ABD’nin üzgün olduğunu söylemek zorunda kaldı.

Hiçbir Amerikan hükumeti, Thomas’ın keskin soruları sormasını, politikaları nedeniyle başkanları suçlamasını engelleyemedi. Thomas’ın görevinden ayrılması ise 90 yaşında iken bir radyo programında yaptığı yorumdan sonra oldu. Thomas, İsraillilerin Filistin topraklarından “defolup gitmelerini” söyleyince, Beyaz Saray Muhabirleri Derneği dahil her kesimden tepki gördü. 90 yaşındayken ön sıradaki koltuğunu devretti. 2 yıl sonra da hayata gözlerini yumdu.

Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar,Amerikalı Muhabir Helen Thomas, Kim Kimdir?

Alfabeler | Türklerin Kullanmış Olduğu Alfabeler Kısa ve Net Anlatım


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Alfabeler | Türklerin Kullanmış Olduğu Alfabeler Kısa ve Net Anlatım
Alfabeler | Türklerin Kullanmış Olduğu Alfabeler Kısa ve Net Anlatım
Alfabeler |
Türklerin Kullanmış Olduğu Alfabeler
Kısa ve Net Anlatım

Türklerin bu güne kadar kullanmış olduğu tüm alfabeleri sizlere kısa ve net bir şekilde anlattık.

Alfabe

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” (Hz. Ali)

            Alfabe, kelimesi dilimize Fransızca kökenli alphabet kelimesinden geçmiştir. Türk alfabesinin İlk üç harfinden dolayı “abece” olarak da bilinmektedir. Her dildeki bir sesi karşılayan harfleri oluşturan dizelere alfabe denir. Alfabe kelimesi, Yunancadaki alfa ve betadan gelmektedir.


Alfabenin Tarihçesi ve Alfabe Türleri

MÖ 3500 yıllarında Sümerlerin yazıyı keşfiyle beraber alfabe de doğmuştur. Çivi yazısı denilen bu yazı şeklinin sembolleri, Sümerlerden sonra kurulan Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarına da örnek olmuştur. Daha sonraları Mısırlılar hiyeroglif resim yazısını keşfetmişler ve kendi alfabelerini kullanmışlardır.

 Yazının icadından bu yana her medeniyet, gerek kendine has, gerekse ilişkide bulundukları medeniyetlerden etkilenerek oluşturdukları alfabeyi kullanmışlardır. Tarihten günümüze değin kullanılan alfabelerin neler olduğu sıralamak mümkündür. Bunlar, şu şekildedir:

Orta Tunç Devri Alfabesi (MÖ 19. yy)

İlk Keldani Alfabesi (MÖ 14. yy)

Ugarit Alfabesi (MÖ 13. yy)

Fenike Alfabesi (MÖ 11. yy)

Eski-İbranî Alfabesi (MÖ 9. yy)

Sameyri Alfabesi (MÖ 6. yy)

Arami Alfabesi (MÖ 9. yy)

İbrani Alfabesi (MÖ 3. yy)

Pehlevi Alfabesi (MÖ 3.yy)

Avesta Alfabesi (MÖ 3. yy)

Brahmi Alfabesi (MÖ 3. yy)

Devanagari Alfabesi (12. yy)

Tay Alfabesi (13. yy)

Arap Alfabesi (4. yy)

Yunan Alfabesi (MÖ 8. yy)

Kiril Alfabesi (10. yy)

Latin Alfabesi  (MÖ 7. yy)

Güney Arap Alfabesi (MÖ 9. yy)

Ermeni Alfabesi (MÖ 3. yy)

Gürcü Alfabesi (5. yy)

Orhun Alfabesi (6. yy)

Türklerin Alfabe Geçmişi ve Yeni Türk Alfabesi

Türklerin tarih boyunca birden çok alfabe kullanmışlardır. Bunlar; Orhun Alfabesi, Uygur Alfabesi, Arap Alfabesi ve Orta Asya Türkleri tarafından kullanılan Kiril Alfabesi’dir. 1 Kasım 1928 yılında kabul edilen Latin Alfabesi ise Türkiye Türklerinin kullandığı son alfabedir.

Şimdi Türk eğitim sisteminin temelini oluşturan Türk alfabesi hakkında bilgiler vermek yerinde olacaktır. Türk alfabesi, Latin harfleri baz alınarak hazırlanmıştır. 1 Kasım 1928’de yeni harfleri resmî olarak kullanılmaya başlanmıştır. Toplamda 29 harften meydana gelen alfabenin 8’i sesli (ünlü); 21 tanesi sessiz (ünsüz) harften meydana gelmektedir. Yabancı kökeni kelimelerde geçen bazı kelimelerde karışıklığı önlemek maksadıyla a, u ve ı harflerinin üzerilerine şapka (^) işareti eklenmiştir. Bazı kaynaklarda bu işaretin kaldırıldığı söylense de Türk Dil Kurumu’nda böyle bir ibare yoktur.

  “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözü eğitimin önemini vurgulamakla birlikte öğrenilen tek bir harfin eğitim için zaruretini vurgulamıştır. Türkiye dahil, dünyanın her yerinde ilkokul düzeyindeki okullarda okuma- yazma öğretme çalışmalarının temelini öncelikle harflerin öğretilmesi oluşturur. Harflerin bütününü temsil eden alfabenin öğretilmesi eğitim ve öğretimin olmazsa olmazıdır.


Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, Alfabe, Türklerin Kullandığı Alfabeler

51.Bölge Nedir? Neresidir? Önemli ve İlginç Kılan Özelliği Nedir? Kısa ve Net Anlatım


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > 51.Bölge Nedir? Neresidir? Önemli ve İlginç Kılan Özelliği Nedir? Kısa ve Net Anlatım

51.Bölge Nedir? Neresidir? Önemli ve İlginç Kılan Özelliği Nedir? Kısa ve Net Anlatım
51.Bölge Nedir? Neresidir?
 Önemli ve İlginç Kılan Özelliği Nedir?
 Kısa ve Net Anlatım

51. bölge nedir? 51. bölgeyi önemli ve ilginç kılan ne? 51. bölge gerçekten varmı? tüm bu soruların cevaplarını bu yazımızda bulabilirsiniz.

51. Bölge

“Başkan seçildiğiniz zaman insanların size sorduğu ilk soru, ‘51. Bölge’de ne olup bitiyor’ oluyor” Obama, aktris Shirley MacLaine ile konuşurken

51. bölge her zaman kurgu ve gerçek arasında gidip gelmiştir. Ta ki Amerika başkanı Barrack Obama "51. bölge" sözünü ağzına alıp bölgeyi resmileştirene kadar.


Aya Çıkma Yalanı

UFO'ların ve uzaylıların burada tutuldukları 51. Bölge teorilerinden birisidir. Fakat en büyük teori  "Aya Çıkma Yalanı" adlı belgeselde geçer. Soğuk savaş döneminde aya ilk ayak basan ülkenin dünyanın süper gücü olacağına inanılıyordu. Bu nedenle uzay yolculuğu o dönemin iki süper güç adayı Amerika ve Rusya için çok önemli bir husustu. Belgeseldeki iddiaya göre aya hiç bir zaman ayak basılmamıştır, bu video Amerika'nın Soğuk Savaş döneminde kendisini süper güç ilan etme oyunudur. Ne o zamanın teknolojisi Ay'a insan taşımak için yeterlidir ne de video Ay'da çekilmişe benzemektedir. İddialara göre Ay'a çıkılma videosu 51. bölgede çekilmiştir, bölgenin sır gibi saklanmasının asıl sebebi de budur.

51. Bölge ile İlgili Bazı Özellikler

51. Bölge, ABD Las Vegas'ın 153 km kuzeyinde, Groom Gölü yakınında olup Nevada Test SahasI ve Nellis Hava Kuvvetleri Sahası ile çevrelenmiştir. En yakın yerleşim birimi, hemen kuzey sınırında bulunan Rachel kasabasıdır. 51. Bölgenin içinde bulunduğu arazi 76 km. karedir ve bu ebat Connecticut Eyaletinden biraz küçük olup, Lübnan’dan ise biraz daha büyüktür.

Las Vegas’dan 130 mil kadar uzaklıkta, ıssız Nevada Otoyolu 375'de Mile Marker LN 29.5'de, yöreden bir çiftçi tarafından kullanılan tek bir posta kutusu vardır. Black Mail Box (siyah posta kutusu şimdilerde beyaz), bu geniş otobandaki tek sınır noktası olduğu için burası, inançlı insanların geldiği bir yerdir. Bu sınırın öte tarafı olan 51. Bölge topraklarına giriş kesinlikle yasaktır. Etrafa girilmez ve güvenlik güçleri girenleri öldürme yetkisine sahiptir. Yazılı büyük levhalar vardır ve her taraf güvenlik kameralarıyla çevrilmiştir. Ne karadan ne de havadan bu çok gizli üssün 30 mil etrafına hiç kimse yaklaştırılmamaktadır.

51. Bölge'nin özel güvenliği Cammo Dudes ismi verilen bekçiler tarafından sağlamaktadır. Sınıra yaklaşan insanları ve araçları belli bir zamandan sonra uyarmakla görevlidirler. Şayet uyarı sonucu siviller sınırdan ayrılmazsa yüksek miktarda para cezası kesilmektedir. Cammo Dudeslerin rütbesi yoktur. 51. Bölgeye yetkisiz hiç kimse alınmadığından daha üst düzey askeri görevlilerin öldürme yetkisi bulunmaktadır.

51. Bölge günümüzün en gizemli konularından birisidir. Bir bölgenin sır gibi saklanılması, hakkında açıklama yapılmaması, başkanların bile özel izinle girebiliyor olması bölge hakkındaki merakları uyandırmakla beraber burada bir şeyler mi gizleniyor sorusunu da beraberinde getirmektedir.

Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, 51.Bölge Nedir?, 51. Bölge

Dünyanın Eski ve Yeni Yedi Harikası Nelerdir? Kısa ve Özet Bir Şekilde


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Dünyanın Eski ve Yeni Yedi Harikası Nelerdir? Kısa ve Özet Bir Şekilde
Dünyanın Eski ve Yeni Yedi Harikası Nelerdir? Kısa ve Özet Bir Şekilde
Dünyanın Eski ve Yeni Yedi Harikası Nelerdir?
 Kısa ve Özet Bir Şekilde

Dünyanın Yedi Harikası
Dünyanın eski ve yeni 7 harikasını sizlere kısa ve çok net bir şekilde fazla detaya girmeden anlattık.

Dünyanın yedi harikası fikri ilk kez M.Ö 5 yy.’da Heredot tarafından atılmıştır. Heredot bu fikrini seçime ve yazıya dökememiş 300 yıl sonra M.Ö 2. yy’da Sidon’lu Antipatros  "Dünya'nın yedi harikası üzerine" (Περὶ τῶν Ἑπτὰ Θεαμάτων) adlı eserini yazmıştır ve günümüzde kabul ettiğimiz antik çağa ait dünyanın 7 harikası bu dönemde belirlenmiştir. Antik çağ dünya harikalarından sadece Keops Piramidi ayakta kalmış diğerleri ise doğal afet vb olaylar nedeniyle yok olmuşlardır. İsviçre merkezli "New7Wonders Vakfı" 2000 yılında milenyum projesi olarak dünyanın yeni 7 harikasını belirlemek için bir yarışma başlatmıştır. Bu yarışmaya 21 finalist eser katılmıştır ve dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 milyon kişi internet üzerinden 6 yıl boyunca oy kullanarak dünyanın yeni 7 harikasını seçmiştir. Oylama 7 Temmuz 2007'de (07/07/07) sona ermiştir.


Antik Çağ’a Ait Dünyanın 7 Harikası


1-Keops Piramidi

Keops Piramidi, Kahire'nin Giza bölgesinde yer alan Giza Piramitleri’nin arasındaki en büyük piramittir. Keops Piramidi, M.Ö. 2500'lü yıllarda Mısır Firavunu Khufu adına inşa edilmiştir ve bu nedenle Khufu Piramidi olarak da bilinir. Uzunluğu 137 metre, genişliği ise 922 metredir. Nasıl yapıldığı halen çok büyük bir merak konusudur ve içerisi mucizelerle doludur. Dünyanın Yedi Harikası listesinde inşa edilen ilk yapıdır ve aynı zamanda listede bulunan ve günümüze kadar ulaşmış tek yapıdır.



2-Babil’in Asma Bahçeleri

Babil’in asma bahçelerinin nerede olduğu bilinmemektedir. İşin aslı var olup olmadığı da kanıtlanmamıştır çünkü bu yapıya ait herhangi kesin bir arkeolojik bulgu yoktur. 1899-1917 seneleri arasında Alman arkeolog Koldewey’in başkanlığındaki bir heyet, yaptığı kazılarda önemli bulgular elde etmiştir. Bunlara göre bahçeler kat kat sıralanmıştı ve bu bahçeleri sulamak için nehirden su çeken meyilli su kanalları bulunmaktaydı.

İnanışa göre, M.Ö. 7. yüzyılda Babil Kralı Nebukadnezar’ın eşi Semiramis memleket hasreti çekiyordu ve Babil Kralı Nebukadnezar eşini neşelendirmek için Mezopotamya’nın kurak topraklarının ortasına bahçelerle, göletlerle ve yeşilliklerle dolu asma bahçelerini inşa ettirdi.

Coğrafyacı Strabo'nun 1. yüzyıldaki tanımına göre:

"Bahçeler birbiri üzerinde yükselen büyük direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu. Büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri'nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya yukarı çıkarılıyordu.”



3-ZEUS Heykeli

M.Ö. 450'li yıllarda olimpiyatların başlaması şerefine tanrıların kralı Zeus'u simgeleyen dev bir heykel yapılmıştır. Zeus heykelini o zamanın ünlü heykeltraşı Phidas yapmıştır. Phidas, heykeli Olimpia'da, Pantenon tapınağının içerisine yapmıştır ve yapımında ahşap, fil dişi, altın ve metal parçaları kullanmıştır. Heykelin yüksekliğinin 12- 14 m olduğu sanılmaktadır. Bu devasa heykel büyük bir yangın sonucu yok olmuştur.



4-Kral Mausolos’un Mezarı (Halikarnas Mozolesi)

Halikarnes Mozalesi diğer bir adıyla Kral Mausollos’un Mezarı karısı, Kral’ın kızı ve kız kardeşi tarafından NM 353 – 340 yılları arasında yaptırılmıştır. Mezar Muğla / Bodrum ‘un tarihi adı Halikarnas’ın Halikarnassos Antik Kentinde bulunmaktaydı. Mezarın toplam uzunluğu 45 metre idi. Mezari piramidi andıran katlı merdivenler şeklindeydi ve dört bir tarafında da farklı heykeltıraşlar tarafından yapılmış insan ve hayvan heykellerine sahipti. O döneme kadar sadece Tanrıların heykelleri yapılmıştı. Bu yapı, ilk kez diğer canlıların heykellerinin yapılması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. 1402′de Saint Jean şövalyeleri Bodrum’a gelip anıtı ilk başta taş ocağı olarak kullanmış daha sonralarda anıtı sökerek Bodrum Kalesini yapmışlardır.



5-Artemis Tapınağı

Diana tapınağı olarak da adlandırılan Artemis tapınağı, dönemin Lidya Kralı Korisos tarafından Artemis Tanrısına (Ay Tanrıçası) ithaf edilmiştir. Bu devasa tapınağın projesi 120 sene sürmüştür. Efes’te M.Ö. 550 yıllarında yapılmıştır ve yapımında her yerine mermer kullanılmıştır. Bütünüyle harap olmuş, fakat kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Günümüzde Artemis Tapınağının yalnızca iki mermer parçası kalmıştır. Ülkemizde yer alan Artemis, İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunur.



6-İskenderiye Feneri (Pharos Feneri)

Pharos Adası üzerine yapılan ve üç bölümden oluşan İskenderiye Feneri, 135 metre yüksekliğindedir ve beyaz mermerden yapılmıştır. En üst kulede ateş yakılır, gemicilere yol gösterilirdi.

Fenerin orta bölümünde sonradan diğer fener tasarımları tarafından kullanılacak olan silindir şekli verilmiştir. Alt bölümü ise dikdörtgen şeklindedir ve 55 metre yüksekliğindedir. M.S 955 yılında gelen bir deprem ve çeşitli fırtınalar nedeniyle Fenerin ilk olarak gövdesi, 1302 yılında da gelen başka bir deprem nedeniyle tamamı yıkılmıştır.



7-Rodos Heykeli

Rivayete göre, Makedonya Kralı Birinci Hemetrios M.Ö. 295 senesinde Rodos Adasını işgale büyük bir orduyla gitti. Fakat Rodos halkının müdafaası karşısında başarılı olamadı ve  pek çok ganimet bırakarak bozguna uğramış ordusu ile geri çekildi. Rodos halkı kalan ganimetleri satıp geliriyle Heykeltraş Lindoslu Khares’e güneş tanrısı Helios’un heykelini yaptırdılar. Heykelin yapımına M.Ö. 291 yılında başlandı ve on iki sene sürdü.

Rodos o zamanlar uğrak bir limandı. Heykelin elindeki uzun meşalenin ucunda geceleri yakılan ateş gemicilere deniz feneri vazifesini görürdü. Heykelin yapısı hakkında hiçbir bilgi yoktur. Heykel’in 32m yüksekliğinde olduğu ve tunçtan yapıldığı sanılmaktadır. Rodos Heykeli M.Ö. 225’te şiddetli bir depremle yıkılmıştır. Yıkılan parçalar asırlarca orada kalmıştır.

Dünya’nın yeni 7 harikası


1-Çin Seddi

Yapımına 2 bin 227 yıl önce başlanmış olan bu devasa yapı dünyanın en uzun abidesidir. Pasifik Okyanusu'ndan Orta Asya'ya kadar uzanır. Büyük Çin Seddi, Çin'i Moğol saldırılarından koruma amacıyla için inşaa edilmiştir. İnsan eliyle bugüne dek yapılmış en büyük ve uzaydan görülebilen tek yapı olan Çin Seddi’nin yapımında binlerce kişinin hayatını kaybettiği ifade ediliyor.



2-Petra Antik Kenti

Petra, Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir. Kral IV. Aretas'ın (M.Ö. 9 M.S. 40) imparatorluğu döneminde Nebatiler'e başkentlik yapmıştır.



3-Kurtarıcı İsa Heykeli

Kurtarıcı İsa heykeli, Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı üzerinde yer alır. Şehrin en önemli sembolü olan bu heykel Brezilyanın kuruluşunun 100. yılı şerefine başlatılmış ve 12 Ekim 1931'de resmi törenle açılmıştır. Bu devasa heykel 30 m yüksekliğindedir ve 8 m yükseklikteki bir kaide üzerinde durur. Ağırlığı 635 tondur. Yalnızca başı 3,75 m yüksekliğindedir ve 30 ton ağırlığındadır. Açılmış kollarının genişliği 28 m’dir. Yapımında inşaat malzemesi olarak beton, üzerinde katman olarak da sabun taşı (talk) kullanılmıştır. Bugün yılda 1 milyon kadar turist anıtı ziyaret eder.



4-Chichen Itza Piramidi

Chichen Itza, Meksika'nın Yucatán Yarımadası'nda, Valladolid ve Mérida arasında yer alır. Kristof Kolomb öncesi dönemde kurulmuş bir İtza Maya kentidir. Maya medeniyetinin ekonomik ve politik merkezi olarak hizmet vermiş en meşhur Maya tapınak sitesidir.



5-Machu Picchu

Inka İmparatoru Pachacutec 15. yüzyılda Manchu Picchu ("Eski Dağ") olarak bilinen dağda bulutlar içinde bir şehir inşa ettirmiştir. Bu muhteşem yerleşim merkezi And platosundan başlayarak balta girmemiş Amazon ormanlarının Urubamba Nehrine kadar uzanmaktadır.

Şehir, İnkalı bir hükümdar olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200'den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır.

İnkalar tarafından çiçek hastalığı salgınından dolayı terkedilmiştir. İspanyolların İnka İmparatorluğunu ele geçirmelerinden sonra şehir üç yüz yıl boyunca "kayıp" olarak kalmış ve 1911 yılında Hiram Bingham tarafından tekrar bulunmuştur.



6-Roma Kolezyumu

Roma şehrinin merkezinde bulunan bu muhteşem amfi tiyatro başarılı lejyonerlerin ve Roma İmparatorluğu'nun onuruna inşa edilmiştir. Özellikle Gladyatörler’in dövüştürüldüğü bu arenın sadece açılışında 5000 hayvan öldürülmüştür. Tahminin o günden beri de Kolezyum’da yaklaşık 1 milyon insan ve hayvan hayatını kaybetmiştir.



7-Tac Mahal

Tac Mahal, Babür İmparatorluğu’nun 6. hükumdarı Şah Cihan’ın emri üzerine, vefat eden çok sevdiği karısının hatırasına ve onuruna inşa edilmiştir. Eşinin ölümünün ertesi yılı 1632'de Tac Mahal'in temeli atılmıştır. Tac Mahal Müslüman sanatının en mükemmel yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir.  Bu beyaz mermerden yapılmış olan sarayı her yıl 3 milyon turist ziyaret etmektedir.


Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, Dünyanın 7 Harikası, Eski 7 Harika, Yeni 7 Harika

Çernobil Faciası Nedir? Nasıl Oldu? Nedeni Nedir?


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Çernobil Faciası Nedir? Nasıl Oldu? Nedeni Nedir?

Çernobil Faciası Nedir? Nasıl Oldu? Nedeni Nedir?
Çernobil Faciası Nedir? Nasıl Oldu? Nedeni Nedir?

Çernobil Faciası

26 Nisan 1986 tarihinde, Ukrayna’nın Kiev kentine bağlı Çernobil, saatler 01:23’ü gösterdiğinde büyük bir sarsılmayla karşı karşıya kalmıştı. Bu, etkileri onlarca yıl sürecek olan ve gerçekleştiği yüzyılın en büyük nükleer kazası olan Çernobil Faciasıydı. Ukrayna’da meydana gelen ve dünyanın en büyük nükleer kazalarından biri olan Çernobil Faciasına, hatalı tasarım ve yetersiz güvenlik donanımı öncülük etmiştir. İyi kontrol edilemeyen nükleer güç reaktörünün 4. ünitesinin patlaması sonucu tarihin en büyük facialarından biri yaşanmıştır. 


Çernobil’in 10 Yıllar Süren Etkileri

Çernobil Faciası, başta Ukrayna olmak üzere, Rusya, Beyaz Rusya ve bütün  Avrupa’yı etkileyen geniş çaplı bir felaket olmuştur. Facia’nın ardından açığa çıkan radyoaktif maddeye en çok maruz ülke ise Bulgaristan’dır. İngiltere’nin Galler bölgesi de facianın etkilerini hissetmiştir.

Çernobil Faciası tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini oldukça hissettirmiştir. Coğrafi konum itibariyle Karadeniz’e komşu olan Türkiye, Çernobil’in olumsuz etkilerinden payını almıştır. Özellikle Karadeniz sahil şeridinde bulunan illerde sıklıkla rastlanan kanser vakalarının nedeni Çernobil Faciası’na atfedilmektedir. O dönemde Karadeniz bölgesinde yetişen tarım ürünlerinin özellikle de çayın tüketilmesinin tehlikeli olduğu gündeme gelmiştir. Fakat Çernobil sonrasında hafızalara kazınan bir başka olay da, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ın medyanın gözü önünde çay içerek çayda tehlike olmadığını vurgulamak istemesidir.

Gözler Nükleer Santral’in İşletmecisi “Rosatam” a Çevrildi

Etkileri onlarca yıl sürecek olan bu büyük patlamanın gerçekleştiği şirketin işletmecisi Rosatam’dı ve Çernobil, Rosatam’ın ilk nükleer kazası değildi. Yarısı devlete ait olan bu Rus şirketi (Rosatam),  Mayak Nükleer Atık İşleme tesisini kurmuştu ve aksilikler bu tesisin peşinİ bırakmamıştı. 1957 yılında ilk büyük kazasını geçirmişti.

Her Şey Deney Yapmak İçindi

Deney yapmak amacıyla, kazanın gerçekleştiği tarihten 1 gün önce reaktörün gücü yarıya düşürülmüştü. Amaç, reaktörün beklenmedik bir şekilde durması halinde buhar türbinlerinin ne kadar süre boyunca güvenli bir şekilde çalışabileceğini saptamaktı. Fakat güvenlik sistemlerinin bağlantısı kesilmiş ve türbinlere ulaşan buhar da kesilmişti. Bu şekilde hararetlenen dolaşım pompalarının ve reaktörün kontrolü kaybedildi.

Rosatam’ın Mersin’de Nükleer Santral Açma Projesi

Mersin Akkuyu’da Nükleer Santral açma girişiminde bulunan Rosatam’ın Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nu almaksızın santral kurma girişimlerini başladığı iddia edilmiştir. Rosatam şirketine ait çalışma  makinelerinin izne tabi olmayan alanlarda faaliyet sürdürdüğü yönündeki haberler gündeme gelmiştir. Bu olay üzerine Türkiye’de Rosatam şirketinin kurması beklenen santrale yönelik tepkiler artmıştır. Daha önce 2 kez Çevre Bakanlığı’na arz ettiği 2 raporu da geri çevrilen şirket, 3. kez rapor sunma çalışmasındadır.

Santralde Çalışan Teknisyenler

Çernobil Faciası gerçekleştiğinde santralde çalışan teknisyenlerden bazıları ortaya çıkan radyoaktif gazdan zehirlenerek yaşamlarını yitirmişlerdir. Ayrıca kazadan sonra oluşan yıkıntı temizlemek üzere olay yerine gelen 200 bin işçi görevlendirilmiş ve yaklaşık 1 yıl sürecek olan o temizlikte 131 işçi radyoaktif gazdan ötürü hayatını kaybetmiştir. Kazada hayatını yitiren teknisyenlerden bazıları şunlardır:

Victor Lopatyuk: Santralin elektrik teknisyenlerindendi ve akut radyasyon zehirlenmesinden dolayı faciadan 22 gün sonra hayatını kaybetti.

Shashenok: Faciada sonra ölen ikinci teknisyendir. Faciadan 5 saat sonra hayatını kaybetmiştir.

Teknisyenler Tehlikeyi Anlamışlardı
Reaktörün olağan dışı ısındığını fark eden teknisyenler, denetim çubuklarını, soğutma amacıyla devreye soktularsa da bu büyük kazanın gerçekleşmesini önleyemediler. İlk patlama saat 01:23 sularında; ikinci patlama ise sadece 3 dakika sonra gerçekleşmişti. Isınma sonucunda ortaya çıkan yoğun buhar, güçlü basınç ile birlikte santral binasının tepesini uçurdu, böylece bütün santral alevler içinde kaldı. Bu olay fotoğraf karelerine öyle canlı ve sıcak bir şekilde yansımıştı ki insanların zihinlerinde Çernobil dendiğinde hep o alevlerin yükseldiği sahne iz bırakmıştır.


Kategoriler:
Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar, Nükleer Santral Çernobil, Çernobil Faciası, Nükleer Patlama,

Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir? Gizemi Nedir?


Anasayfa > Site Haritası > Tarihi Olaylar > Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir? Gizemi Nedir?
Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir? Gizemi Nedir?
Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir? Gizemi Nedir?


Sır dolu birçok olayın öyküsüdür Bermuda Şeytan Üçgeni. Aniden kaybolan gemiler, uçaklar ve ardında bıraktığı soru işaretleri… Kimilerine göre gayet bilimsel bir olay, kimilerine göre ise, doğaüstü güçlerin varlığı söz konusuydu.

Bermuda Şeytan Üçgeni denildiğinde hep sırlarla dolu bir alan akıllara gelmektedir. Peki bu, akılları kurcalayan gizemli bölge nerededir ve burayı dikkat çekici kılan özelliği nedir? Bermuda Şeytan Üçgeni, sır dolu olayları ile nam salmış bölge, Atlantik Okyanusu’nda Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları içerisinde bulunan üçgen şeklindeki alandır. En bilinen tanımıyla ise birçok uçak ve geminin Atlas Okyanusu’nda nedeni hâlâ tartışılır bir şekilde kaybolduğu alanın ismidir. İlk zamanlarda burada manyetik bir alanın varlığı öne sürülse de ileriki zamanlarda yapılan tartışmalar ile bu gizem, farklı boyutlar kazanmıştır.


Bermuda Aktif Bir Doğal Gaz Bölgesi miydi?

Bermuda Şeytan Üçgeni bilinmezliğine en son eklenen ve bilimsel gerekçeler sunan tartışma ise, burada aktif bir doğal gaz alanının varlığıydı. Bilim adamları, doğal gazın okyanus tabanlarından da çıkabileceğini bilimsel tarif üzerine anlatmışlardır. Buna göre, Bermuda şeytan üçgeni, Gulf Stream olarak adlandırılan sıcak su akıntısının geçtiği bölgede yer almaktadır. Buradaki zeminin aşırı ısınmasıyla birlikte tebeşir gazları erimiştir. Bu erimenin ardından hafifleyen gazlar yüzeye hızlı bir şekilde çıkıp o anda üzerinden geçen her şeyi içine çekmiştir.

Bilim adamları Bermuda şeytan üçgeni ile ilgili çalışmalarını hızla sürdürüyorlar, bölgenin gizemini kesin olarak aydınlatacak keşif haberi tüm dünyada heyecanla bekleniyor.

En Eski Rivayetler Nelerdi, Kristof Kolomb Ne Söylemişti?

Amerikan Sahil Koruma Örgütü’nün “hayal ürünü” olarak adlandırdığı bölgede, bazı bilim adamları doğaüstü güçlerin etkisi olabileceği üzerinde açıklamalar getirirlerken, bir başka görüş de bu bölgenin kayıp kıta Atlantis olduğunu ileri sürmüştür. Bu açıklamanın kaynağı, Amerika kıtasını keşfe çıkan Kristof Kolomb’un keşif sırasında tuttuğu günlüklerine dayanmaktadır. Söylentilere göre Kolomb, burada gökyüzünde uçan ve daha önce benzerine rastlanmayan cisimlerden bahsetmiştir.

Flight 19 da Bermuda Şeytan Üçgeni Kurbanıydı

Bu uçağın kaybolması dünya çapında bir etki bırakmıştır. Çünkü Flight 19, İkinci Dünya Savaşı’nda Amerika’nın bombardıman için kullandığı önemli bir uçaktı. Uçak, 5 Aralık 1945’te saat 14:00 gibi Florida’dan havalandığında her şey yolundaydı. Bermuda Şeytan Üçgeni’ne gelindiğinde ise, uçağın aniden gözlerden kaybolması herkesi şaşırtmıştı. Peşin sıra, aynı gün içinde 6 uçağın da kaybıyla yoğun bir arama çalışmaları başlatıldıysa da bu uçaklara ait hiçbir ize rastlanmadı.

Kaybolan Gemi ve Uçak Kalıntıları Ne İfade Ediyordu, Beyaz Tabaka Neydi?

Kaybolma olaylarının çok sık yaşanmasıyla birlikte başlatılan arama çalışmaları sonucu bazı gemi ve uçak kalıntıları bulundu. Devam eden araştırmalarda suyun dibinde oluşan bembeyaz bir zemine rastlandı. Beyaz rengin oluşumu ise, suyun altındaki doğal gazların çok yüksek basıncın ve düşük sıcaklığın etkisiyle beyaz hidrat parçalarına dönüşmesine bağlandı. Bu hidrat parçalarının okyanus akıntısı ile karışarak büyük bir basınçla su yüzeyine çıktığı sırada bölgedeki uçak ve gemileri yuttuğu iddia edildi. Böylece Bermuda Şeytan Üçgeni Efsanesi başlamış oldu.

Kategoriler:

Tarihi Olaylar, İlgin Olaylar, Gizemli Olaylar,Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir?

Tarihi Olaylar


Anasayfa > Site Haritası > Osmanlı Padişahları > Osman Bey > $Yazı Başlığı




Kategoriler:
Osmanlı Padişahları, Osmanlı Tarihi, Osmanlı Kültür ve Medeniyeti, Osman Bey